Eş birleşiminde VİZE şartına elveda

Sevgili okuyucularım,

Hukukun maalesef ne kadar yavaş işlediğini eş birleşiminde görmekteyiz.  Bildiğiniz gibi Ağustos 2007 tarihinde Alman Yabancılar Hukuku, yurt dışında yaşayan eşler için büyük engel olan bir şart getirdi: o tarihten itibaren eş birleşimi çerçevesinde Almanya’ya yerleşecek eşin temel düzeyde Almanca bilmesi gerekiyordu. Eş bu şartı yerine getirdiğini Almanya’ya gelmeden önce Alman temsilciliklerinde ispat ile yükümlüydü.

O tarihten beri bu şartın anayasaya, insan haklarına ve Avrupa Hukuku’na göre Türk vatandaşları için uygulanamayacağını öne sürdüm, mahkemeler açtım. Konuyu bir çok sefer bu köşemde gündeme aldığım için tekrar detaylara inmeyeceğim. Fakat şart, bir çok Alman mahkemeleri, Federal İdare Mahkemesi ve Federal Anayasa Mahkemesi tarafından hukuka ve anayasaya uygun bulunduktan sonra nitekim Avrupa Birliği Adalet Divanı (kısaca ABAD), bütün bu gelişmelerin ardından nihayet 10.07.2014 tarihli ve C-138/13 sayılı kararıyla yaklaşık yedi yıl sonra eş birleşiminde aranan Almanca şartının en azından Türk vatandaşları için hukuka aykırı olduğu görüşünü onayladı.

ABAD’ın kararı, artık yoruma ihtiyaç kalmayacak bir şekilde hukuki sonucu ortaya koydu ve en azından Türk vatandaşlarından eş birleşiminde Almanca şartının aranmasının Avrupa Hukuku’nun bir parçası olan Ortaklık Hukuku’na aykırı olduğuna hükmetti. Ve örneğin Avusturya ve Hollanda, eş birleşimindeki dil şartını kaldırdı.

Almanya direniyor
Bütün dünyada Türkiye dışında en çok yaşayan Türk vatandaşlarının bulunduğu Almanya ise ne yaptı?

ABAD’ın kararını yanlış bir yorum ile uymamaya çalıştı. ABAD’ın yukarıda bahsettiğim kararından hemen sonra Ankara Almanya Büyükelçiliği’nin internet sayfasında şu bilgiler açıklandı:

‘Seit dem 11.07.2014 wird der Sprachnachweis beim Ehegattennachzug von den Visastellen in der Türkei auf neuer Grundlage geprüft:
 Der Sprachnachweis ist weiter vorzulegen. Er bleibt Erteilungsvoraussetzung.
 Beim Nachzug zu assoziationsberechtigten türkischen Staatsbürgern in Deutschland (Erwerbstätige, Selbständige) wird auf den Sprachnachweis im Härtefall verzichtet.
 Dieser Härtefall gilt dann, wenn es dem Ehegatten nicht zugemutet werden kann, vor der Einreise einfache Sprachkenntnisse zu erwerben oder ihm der Spracherwerb trotz ernsthafter Bemühungen ein Jahr lang nicht gelingt. Der Härtefallmaßstab orientiert sich an demjenigen für den Ehegattennachzug zu Deutschen.
 Darüber hinaus wird auch beim Nachzug zu anderen ausländischen Staatsangehörigen die Möglichkeit eröffnet, härtefallbegründende Umstände geltend zu machen.’

Gelelim ABAD’ın 10.07.2014 tarihli Karar Hükmüne:

‘Aus diesen Gründen hat der Gerichtshof (Zweite Kammer) für Recht erkannt:
Art. 41 Abs. 1 des Zusatzprotokolls, das am 23. November 1970 in Brüssel unterzeichnet und durch die Verordnung (EWG) Nr. 2760/72 des Rates vom 19. Dezember 1972 über den Abschluss des Zusatzprotokolls und des Finanzprotokolls, die am 23. November 1970 unterzeichnet wurden und dem Abkommen zur Gründung einer Assoziation zwischen der Europäischen Wirtschaftsgemeinschaft und der Türkei als Anhänge beigefügt sind, und über die zu deren Inkrafttreten zu treffenden Maßnahmen im Namen der Europäischen Wirtschaftsgemeinschaft geschlossen, gebilligt und bestätigt wurde, ist dahin auszulegen, dass die darin enthaltene Stillhalteklausel einer Regelung des nationalen Rechts entgegensteht, die eingeführt wurde, nachdem das Zusatzprotokoll in dem betreffenden Mitgliedstaat in Kraft getreten ist, und vorschreibt, dass Ehegatten von in diesem Mitgliedstaat wohnenden türkischen Staatsangehörigen, wenn sie zum Zweck der Familienzusammenführung in das Hoheitsgebiet dieses Staates einreisen wollen, vor der Einreise nachweisen müssen, dass sie einfache Kenntnisse der Amtssprache dieses Mitgliedstaats erworben haben.
Unterschriften’
Görülüyor ki Almanya’nın ABAD kararını tamamen hatalı yorumluyordu. Verilen karar hükmünün metinini ve şimdiye kadar yukarıda da saydığım ABAD’ın kararlarını dikkate alırsak Alman hükümeti bir hukuk devletine yakışmayacak yorumlar yaparak yanlış bir uygulamayı devam ettiriyordu.

Ancak ABAD’ın kararından sonra Almanya’da bir çok mahkeme, Türk vatandaşları için artık eş birleşiminde Almanca şartı aramaz olmuştu, ABAD’ın kararına uydu.

Alman Hükümeti ise, Alman Yabancılar Yasası’nda yeni bir düzenleme hazırladı! Zor durumda olan eşler için Ağustos 2015 tarihinde bir istisna yürürlüye koydu. Ama genel olarak Türk vatandaşları için bir istisna düzenlemedi. Yine de ABAD’ın kararını uyduklarına dair bir görüşle bütün mücadeleyi sıfırdan tekrar başlattık! Ve Federal İdare Mahkemesine kadar bütün Alman İdare Mahkemeleri bu görüşü onayladı! Ve yine ABAD’dan konuyla ilgili ön görüş talep etmedi!

Bütün yukarıda anlattıklarım kanaatıma göre hukuki bir ayıptır!

Pes diyecek miyiz? Hayır! Biz hukuki mücadeleye devam etmekteyiz!

Vatandaşlarımıza müjde: Aile Birleşiminde vize şartı bile hukuka aykırı!

Gördüğünüz gibi bir çok Avrupa Birliği üye devletleri, Türkiye ile geçerli olan Ortaklık Hukuku’nu uygulamamaya çalışıyor! Şimdiye kadar vatandaşlarımızın bütün Ortaklık Hukukundan doğan hakları, tek tek davalar yürütülerek ve ABAD’dan da kabul edilerek üye devletlerden uygulanmaya başlanmıştır!

Gelelim aile birleşimdeki vize şartına! Biliyor muydunuz, 1954 yıllından 06.10.1980 tarihine kadar Almanya tarafından aile birleşiminde vatandaşlarımızdan vize istenmediğini? Ortaklık Konseyi Kararı (kısaca OKK) 1/80’nın Madde 13’de düzenlenmiş olan hakların kısıtlama yasağı 01.12.1980 tarihinde yürürlüğe girdi, ama OKK 2/76’nın yedinci maddesinde de Türk işçileri için bir hakların kısıtlama ilkesi düzenlenmiştir! Evet, ve bundan dolayı da Stuttgart İdare Mahkemesi’nin ve Baden-Württemberg İdare Mahkemesi’nin 2015 tarihinde verdikleri kararlara göre Türk vatandaşlarından aile birleşimi için vize şartı aranamaz!! Ancak Federal Alman İdare Mahkemesi 26.01.2017 tarihinde konuyla ilgili bir davada ABAD’dan ön görüş talep etti. Bu kararı beklemedeyiz!

Davaların Gücü
Aile Birleşiminde vize şartının ve eş birleşiminde Almanca şartının en azından Türk vatandaşları için kaldırılması, yıllar süren bir mücadeleden sonra gerçekleşmesi gerekir. Bu çerçevede Türkiye vatandaşlarının Avrupa Hukuku’ndan doğan haklarıyla ilgili başka örnekler de akla gelmektedir.

Bütün bu başarılar haklarını arayan, cesaretli müvekkiller ve avukatlar ile gerçekleşmiştir. Türkiye vatandaşları için buna benzer birçok karar daha bulunmaktadır. Bu durumda verilebilen en temel mesaj şudur:

Haklarımızı bilelim, haklarımızı arayalım!

Saygılarımla

Av. Dr. Temel Nal
SANAS Hukuk Ofisi