Osman Sağırlı

2019’un sonunda ABD’deki ekonomistler tam istihdam beklentisinden bahsetti, Brexit’in Avrupa’da manşetlere hâkim olmasını bekleyenler vardı. Hatta Japonya Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmak için kapılarını dünyaya açmaya hazırlandı ki, dünya önce dedikodusu sonra da Covid-19’un kendisiyle tanıştı. Kısacası 2020 neler olacağını kimsenin tahmin edemeyeceği fırtınalı bir yıl oldu.
İlk olarak ocak ayında Çin’de dolaşan gizemli, grip benzeri bir hastalık olarak tanımlanan koronavirüs, küresel ekonomiyi durma noktasına getirdi. Milyonlarca kişi işini, 1,75 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Ülkeler önce sınırlarını, sonra şehirlerini sonra sokaklarını kapadı… İnsanlar eve daha doğrusu dünyaya kapandı.
2020’de insanlık tarihinin en kötü ekonomik krizini tetikleyen salgın, dayanıklılığımızı test ederek yaşama ve çalışma şeklini anında değiştirmeye zorladı. 2021’e günler kala, bir dizi aşı vaadiyle yeni bir testle karşı karşıyayız: 2020’de başladığımız maskeli bir hayatı sürdürecek miyiz? Yoksa her şeyi geride bırakıp umuda yelken mi açacağız?
HAZIR KRİZLERİMİZ VAR
Elbette devasa tehlikeler devam ediyor: Birincisi, Covid-19’a karşı aşılara çok erken, siyasi baskı altında izin verildiğini ve feci yan etkilere sahip olduğunu keşfedebiliriz, bu da dünyayı yıllarca kilitlemeye itebilir. Ya da 2020’nin başında tehdit oluşturan krizlerden birinin geri dönüşünü görebiliriz: Çin’in Tayvan veya Hong Kong’u işgali, İran’ın başrollerinde olduğu bölgesel bir savaş.
Hatta, Türkiye’nin de derinden etkileneceği bir kuraklık; beraberinde bir sivrisinek, tavuk, domuz veya hayvandan kaynaklanan başka bir salgın Covid-19’a eklenebilir; Sahra altı Afrika’da akut bir iklim krizine bağlı kuraklık ve potansiyel kıtlık; silahlı insansız hava araçları, kimyasal silahlar veya biyolojik silahlarla büyük ölçekli terörist saldırılar 2021’in en çok konuşulan konuları arasında yer alabilir.
Hâlihazırda yıllardır süren Suriye ve Yemen’deki savaş, Venezuela’dan Etiyopya’ya kadar çatışmalar ve istikrarsızlıktan kaynaklanan mülteci krizleri gibi birçok mesele 2021’e devredilmeyi bekliyor. 2021 ile birlikte muhtemel küresel kriz adayları da var…
ÜLKELER İÇE KAPANABİLİR
Pandemi, bütün dünyaya bazı ekonomik sektörlerin diğerlerinden çok daha önemli olduğunu gösterdi; sağlık, hijyen, eğitim, araştırma, yemek, içme suyu, tarım, dijital, güvenlik, temiz enerji, atık yönetimi, dağıtım, lojistik, sigorta ve kredi. Turizm, moda, havacılık, fosil yakıt ve kimyasalların içinde olduğu birçok sektör en büyük darbeyi aldı.
2021’de pandeminin ekonomik bedeliyle yüzleşmek zorunda kalacağız. Ülkelerde milliyetçiliğe keskin dönüşlerin işaretleri var, ülkeler arasında mali köprülerin kaldırılacağına ve “Herkes ne hâli varsa görsün” tarzı bir tavrın sergileneceğine dair ciddi şüpheler var. Pandemi süresince büyük panik yaşayan birçok toplum, yalnızca kendi refahına odaklanacak gibi.
Krizi yönetemeyen; Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere çatısı altında birçok yapıyı barındıran Birleşmiş Milletlerin dirayetsiz, köhnemiş, çözüm üretemeyen yapısı 2021’de masaya yatırılabilir.
AB, HESAP KESEBİLİR
Pandeminin etkisini göstermesiyle birlikte başta Türkiye olmak üzere Güney Kore, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada vatandaşlarına yönelik ekonomik destek paketlerini uygulamaya başladı.  AB üyesi ülkeler ise bu adımları atmak bir yana tıbbi yardım uçaklarındaki malzemeleri ele geçirmekle meşgul oldu. Sağlık sistemi iflas eden AB’nin birçok ülkesi Türkiye’nin tıbbı yardımlarına muhtaç oldu. İtalya ve İspanya’nın yardım çığlıkları duyulmadı. Mahsur kaldıkları ülkelerdeki vatandaşlarını geri getirmek için para telep eden, yaşlılarını ölüme mahkûm eden AB, bazı ekonomik destek paketlerini aylar sonra devreye soksa da sokaklardaki protestolara engel olamadı. Fransa ve Almanya’nın politikaları arasında sıkışan AB, 2021’i hesaplaşma yılı ilan edebilir. Macaristan ve Polonya’nın sürekli olarak koruma önlemi planını engelleme girişimi, Yunanistan ve Rum kesiminin Doğu Akdeniz’deki politikalarına, Türkiye’ye karşı olma bahanesiyle destek çabaları, Fransa’nın Libya, Afrika ülkeleri ve Müslüman nüfusa yönelik baskı girişimleri AB üyeleri arasında bir kriz doğurabilir.
ABD FAKTÖRÜ
ABD seçim sonuçlarının 2021’i birçok yönden şekillendirmesi muhtemel; Biden’ın İran ile yeniden müzakere masasına oturacak olması, İsrail ve Suudi Arabistan’ın ilişkilerini normalleştirebilir. İran tehlikesine karşı körfez ülkeleri Türkiye’ye yakınlaşabilir. Biden, Obama’nın başkan yardımcısı olduğu dönemdeki politikalarını Afganistan, Irak ve Suriye başta olmak üzere dünya genelinde yeniden hayata geçirebilir. Seçim öncesi Filistin-İsrail arasında iki devletli çözüm arayışlarını sürdüreceğini söyleyen Biden’ın bu girişimlere başlaması İsrail-ABD arasında gerilime yol açabilir.
ABD’nin bazı ülkelere uyguladığı seyahat yasağının kalkacak olması, mülteciler için iyi bir haber görünse de ABD içinde federal vergilerdeki muhtemel artış ve sağlık uygulamaları ülke içinde ciddi rahatsızlıkların habercisi.
Bu arada 20 Ocak’ta koltuğu devredecek olan Trump’ın başkanlığı süresindeki bazı uygulamalarının mahkemeye taşınması da gündemde. Bazı çevrelere göre Trump 2021’de hâkim karşısına geçmese bile hukuki süreç için ciddi adımlar atılacak.
ÇİN İÇİN 2021
Virüsün kaynağı olmakla suçlanan Çin her açıdan salgından daha güçlü çıkıyor. Ancak, demokrasi dünyasında muazzam bir Çin karşıtı tepkiler gündeme gelebilir. Bazı ülkeler Çin’e aşırı bağımlı oldukları için sessiz kalabilir ancak AB, ABD ve diğer demokrasiler Çin’e baskı yapabilir. Çin’in 2021 yılında virüsü zamanında bildirmediği, hatta bilgileri gizlediği iddiasıyla sabıka alması muhtemel. Bunun müeyyidesinin nasıl olacağı konusunda çeşitli fikirler var. Çin’in dünyanın fabrikası-tedarikçisi olma özelliği darbe alabilir. ABD seçimlerini Trump’ın kaybetmiş olması Çin–ABD arasındaki, ticaret savaşlarının bittiği anlamına gelebilir. Fakat 20 Ocak’ta görevi devralacak Biden’ın da Çin’in büyük insan hakları ihlallerini mercek altına alması ve Çin’e ağır müeyyideler uygulaması beklenen senaryolar arasında. Yine aynı şekilde Ladakh’ta Hindistan-Çin çatışması 2020’de olduğu gibi 2021’de de gündemi meşgul edecek görünüyor.
YAN ETKİ Mi? EKONOMİK ETKİ Mi?
Aşılar etkili olursa, bu pandemi en geç önümüzdeki yaz sonunda geride kalabilir ve bütün insanlık için muazzam bir iyimserlik ve yenilenmiş bir yatırım, tüketim çılgınlığına dönüşebilir.
Karantina tedbirleri azalmaya başladıkça dünya ekonomisinin toparlanmaya başlayacağına dair umutlu bir bekleyiş hâkim. Ancak Avrupa ekonomileri ve turizme bağımlı ekonomilerin toparlanması daha fazla zaman alabilir. Bütün bunlar 2021’i 2020’den çok daha iyi hâle getirebilir.