AB Bakanı Çelik: Avrupa’nın geleceği bizsiz olmaz

AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ilişkileriyle ilgili, “Avrupa’nın tarihi bizsiz yazılamayacağı gibi Avrupa’nın geleceği de bizsiz olmaz.” dedi.

ANKARA

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, gündeme ilişkin konuları AA muhabirine değerlendirdi.

Türkiye’nin büyük bir devlet olduğunun altını çizen Çelik, Türkiye’nin Gümrük Birliği Anlaşması’nı yaptığında AB’ye üye olması durumunda Avrupa’nın bugün yaşadığı hiçbir sorunu yaşamayacağına işaret etti. Çelik, şu ifadeleri kullandı:

AB meselesi, bizim onlardan talep ettiğimiz, onların da nazlandığı bir mesele duygusundan çıkarılmalıdır. Bu mesele şudur, kim ne derse desin biz büyük bir Avrupa devletiyiz, Ortadoğu, Asya, Akdeniz ve Karadeniz devleti olmamızın yanı sıra. Yüz yıldır da bir Avrupa demokrasisiyiz. Avrupa’nın tarihi bizsiz yazılamayacağı gibi Avrupa’nın geleceği de bizsiz olmaz.”

“Türkiye düşmanlığı yapan oy kaybeder”

Almanya’da seçimlerin ardından kurulacak yeni hükümetle iki ülke ilişkilerinin normalleşme umudunun sorulması üzerine Çelik, Almanya’da seçim sürecinde çoğunlukla Türkiye’nin konuşulduğunu hatırlattı.

Seçimlerden birinci parti çıkan Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı ve Başbakan Angela Merkel’in de Schulz’un kışkırtmasıyla Türkiye ile ilgili ifadeler sarf ettiğini dile getiren Çelik, sonuç olarak merkez sağ ve sol partilerin oy kaybettiğini anımsattı. Çelik, şunları kaydetti:

Türkiye düşmanlığı yapanların gerçek ajandası, AB düşmanlığıdır. AB düşmanlığı yapamadıkları için en üste Türkiye düşmanlığı, İslamofobi, anti-semitizmi koyuyorlar. Dolayısıyla AB’yi destekleyen bütün partiler, Türkiye düşmanlığı yaptığı andan itibaren oy kaybeder. Çünkü orada AB ve Türkiye düşmanı orijinal partiler var, aşırı sağcılar. Orijinalin yerine hiç kimse kopyasıyla uğraşmaz.”

Alman polisinin PKK ile ilgili paylaşımı

Frankfurt polisinin resmi Twitter hesabından, terör örgütü PKK’nın etkinliğine ilişkin yapılan paylaşımı gösteren Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Diyor ki burada ‘Bugün sizler için görevdeyiz, tema Öcalan ve Kürdistan’. Öcalan terör örgütü elebaşı… Resmi polis gücünün Twitter hesabından böyle bir paylaşım… Bununla ilgili ne kadar çok şeye şahit oluyoruz. Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın kafasına silah dayanmış ‘Diktatörlüğü öldür’ diyen bir resim orada polis arabalarının gözü önünde, böyle bir tablo ortaya çıkıyor. Ne denmek isteniyor bize? Şunu mu demek istiyor birileri, ‘Yani sizin bizimle ilişkileriniz iyi olmazsa biz de burada PKK’yı himaye ederiz’ mi? PKK onlara hiçbir şekilde pozitif bir katkı olarak dönmeyecektir. Bir müddet sonra palazlandığı zaman, bu bölgede yaptığı işleri orada da yapmaya başlayacaktır. Aynı geçmişte yaşadığımız bir takım sıkıntılı tabloları Avrupa içerisinde PKK‘nın faaliyetleri olarak göreceğiz.”

“Terör örgütleri konusunda çifte standart olmaz”

PKK’nın özellikle Almanya ve Belçika’daki hareket serbestliğine işaret edilerek Türkiye’ye PKK üzerinden bir mesaj verilmek istenip istenmediğinin sorulması üzerine Çelik, şu ifadeleri kullandı:

“Bu bir kere olmuyor, 5 kere, 10 kere, 100 kere oluyor. Tabii Belçika’da daha vahim bir tablo ortaya çıktı. Belçika’daki mahkeme 36 PKK üyesinin, bağlı özel ve tüzel kişinin terör örgütü üyeliğinden yargılanamayacağına hükmetti. Şimdi bu yargı kararı düzeyinde alınmış en vahim kararlardan bir tanesi. PKK, AB tarafından terör örgütü olarak tanınıyor. Aynı şekilde sloganlarının, bayrağının kullanılması, Öcalan posterinin açılması yasaktır, suçtur. Ama buna rağmen Avrupa meydanlarında rahatlıkla bunları görebiliyorsunuz. Belçika’da ise açık bir şekilde göz yumma, himaye etme şeklinde bir tavır var. Bu mahkeme kararıyla da ortaya çıktı. Yani bir mahkeme AB’nin terör örgütü olarak saydığı unsuru nasıl yargılayamaz? Veya bunların terör örgütü üyeliğinden yargılanamayacağına nasıl karar veriyor? Buradaki terör örgütü üyeliğinden yargılanamaz sözünün altına iyi bakmak lazım. Eğer terör örgütü üyeliğinden yargılanamaz diye bakıyorsa, o zaman buna böyle bir kurtuluş mücadelesi veren meşru bir güç gibi bakıyor anlamına gelir.

Bu da maalesef dünyanın kötü alışkanlıklarının yeniden dirilmesidir. Yani herkesin bir diğerine karşı bir terör örgütünü himaye ettiği dünya düzeninin ne kadar kötü sonuçlar ortaya çıkardığı hep beraber görüldü. Belçika’nın ve Almanya’nın bu konuda sağduyulu olmasını bekliyoruz. Terör örgütleri konusunda çifte standart olmaz.”

“Acil yardım yapılması gereken insanlar var”

AB’nin sığınmacı mutabakatı kapsamında Türkiye’ye aktarması gereken fonlara değinen Çelik, birliğin son zirvesinde Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de taahhütlerine sadık kalmalarına ilişkin ifadeler kullandığını hatırlattı.

Çelik, “899 milyon avro harcandı. Onun dışında harcanmış bir şey yok ama Avrupalılara sorduğunuzda, ‘Biz 2,4 milyar avroyu serbest bıraktık.’ Serbest bırakmak ne demek? ‘Bunun 1,6’sını da sözleşmeye bağladık’ diyorlar. Zaten biz ‘Sözleşmeye bağladık veya serbest bıraktık’ laflarından hiçbir şey anlamıyoruz. Burada somut bir kriz var ve bu somut kriz karşısında acil yardım yapılması gereken insanlar var.” diye konuştu.

Çelik, şöyle devam etti:

“AFAD üzerinden yürütülen projeler direkt aktarılsın ve gelin denetleyin bunları diyoruz. Biz bunları zaten eğitim, sağlık dışında bir şey için kullanmıyoruz. Cumhurbaşkanımız, ‘Suriye içinde güvenli bölge kurulsun’ diyordu. Esasen Merkel buna o zaman destek vermişti ve ‘Yüksek de bir para ayırırım’ demişti. Eğer bu kurulsaydı bugün bu göç sorunu da olmayacaktı. Benim vardığım sonuç şu: AB’nin acil insani krizlerle ilgili bütçe modeli sığınmacıyı düşünmekten çok harcamanın nasıl yapılacağını düşünen bir model. Sabit, uzun vadeli bir kriz çerçevesinde düşünülüyor.”

“Türkiye, Avrupa’nın siyasi kültürünü korumuştur”

Bakan Çelik, AFAD ile İçişleri ve Sağlık bakanlıkları gibi Türk kurumlarının yaptığı projelerin dünyadaki projelerle mukayese edilmesi halinde kimsenin söyleyeceği bir şey olmadığını vurguladı.

Türkiye 3 milyondan fazla Suriyeliyi misafir ederken bu durumdan dolayı Türkiye’de tepkisel ırkçı hareket olmadığını dile getiren Çelik, Avrupa’da siyasetini sadece buna indirgemiş partiler olduğunu görmek gerektiğini kaydetti.

Çelik, “Eğer Türkiye 3 milyon kişiyi misafir etmeseydi, bu kadar sığınmacı Avrupa’ya gitseydi, bu partilerin istismarı yüzünden bugün Merkel seçim kazanamazdı. Avrupa’daki pek çok merkez partisi birinci, ikinci parti olma konumunu kaybederdi. Aslında bu sığınmacı anlaşması üzerinden Türkiye, Avrupa demokrasilerini korumuştur, Avrupa’nın siyasi kültürünü korumuştur.” ifadelerini kullandı.

“DEAŞ gider, daha tehlikelisi gelir”

Terör örgütü PKK/PYD’nin Suriye’deki varlığına ve ABD’nin tutumuna ilişkin soruyu yanıtlayan Çelik, “Bir terör örgütüyle mücadele etmek için başka bir terör örgütünü kullanıyorlar. Şimdi Rakka’da Öcalan posteri açıldığı zaman, ‘Öcalan saygı duyulmaya değer bir kişi değildir’ demek ne demek? ‘Saygı duyulmaya değer değildir’ deyip cümleyi bıraktığınızda bunun içine ‘iş birliği yapılabilir bir kişidir’ cümlesi girebilir, başka cümleler girebilir. Dolayısıyla açık bir cümle kurulması lazım. Bu kişi bir katildir. Bir terör örgütünün başıdır. Bu şekilde değerlendirme yapılması lazım. Bu şekilde dolaylı bir değerlendirme yapıldığı zaman sorun var demektir.” diye konuştu.

Posterin ortaya çıkmasının iş birliğinin görünen yüzü olduğunu ancak asıl sorunun bu iş birliğinin niteliğinde olduğunu söyleyen Çelik, bu durumun daha büyük sıkıntıları tetikleyeceğini belirtti.

Çelik, “Müttefiklerimizin yaptığı iş kısa vadeli olarak DEAŞ’ın gönderilmesiyse DEAŞ’ın ortaya çıktığı koşulları tekrar hatırlamakta fayda var. Bu şekilde yapıldığı zaman DEAŞ gider, daha tehlikelisi gelir.” ifadesini kullandı.

AA