BAYRAM GELMİŞ NEYİME

Bayramlar ah o eski bayramlar derdik ya… Hep geçmişteki bayramları özlerdik.
Onlara da hasret kaldık…

Hiç ömrümüzde bu kadar buruk bir haleti ruhiye ile bayram yaptık mı? Hiç ömrünüzde bu kadar eski bayramları özlediniz mi?

Hani bayramlarda, yüreğinde hüzün barındıranların mırıldandığı bir türkümüz varya:
“Bayram gelmiş neyime/ Anam anam garibem. Kan damlar yüreğime/ Anam anam garibem!”

Müzik dünyasına birçok tanınmış eser bırakan Cemil Cankat’ ın yazıp bestelediği bu türküyü, özellikle Kazancı Bedih’ten dinlediğimde (her ikisini de rahmetle anıyorum) bir başka hüzünlenir, bayram tadının olmadığı insanların acısını taa yüreğimde hissederdim…

Bu türküyü zaman zaman ben de sadece alt tellerini inletebildiğim sazımla çalıp, söyler; şöyle sılaya doğru yönümü çevirir ve efkarlanırdım.

Acaba bu yanık türkü, bir Ramazan veya Kurban Bayramı’nı, evinden, çoluk-çocuğundan uzaklarda geçiren bir kimsenin şahsi acılarından mı doğdu; yoksa kendi vatanında, vatansızlar gibi kalan birinin hikayesi mi? Bilmiyorum…
Bildiğim bir şey var ki… Bu türkü ömrünü ülkesinden, köyünden, anasından-babasından, kardeşlerinden (ölmüş olanlara rahmet diliyorum) uzakta, rahmetli annemin deyişi ile “viran olası gurbette” geçirenler için o kadar büyük anlam taşıyor ki…

Emin olun özellikle birinci neslimiz bu türküyü çoook dinleyip, söylemiştir…

Birinci, ikinci, üçüncü nesil derken tek kişi gelinen gurbet ellerde, kocaman ailelerimiz oldu. Bayramlarımızı belki Türkiye’deki gibi yaşayamasak ta birinci neslimizin çınarları, emektar anaları… çocuklarının, torunlarının ziyarete gelmesi ile gözlerinin içi gülüyor, mutlu oluyorlardı. Hatta ilk geldikleri dönemlerde ki para biriktirip dönme hayalinin vermiş olduğu cimriliklerini! bile bir kenara koyup torunlarına harçlık vermenin eşsiz hazzını yaşıyorlardı.

Bu bayram Kovid-19 Korona Virüs salgını yüzünden belki eskiden de çok çok kötü günlerini yaşıyoruz. Gençlerimiz, çocuklarımız öpecek bir ele, yaşlılarımız gözlerinden öpüp koklayacakları çocuklarına, torunlarına hasret kaldılar. Çok sayıda yaşlı veya orta yaş insanımız bayrama kavuşamadı. Bizler onlarsız kaldık, onlar ise bizlersiz sessizce, sanki gönderilen sıradan bir paket gibi bağrımızdan, evimizden kopup vatan topraklarında evlatlarının uzaktan akan göz yaşları ile toprağa verildiler.

… Geçenlerde bir dostumun babasının cenazesine katıldım. Söylediği şu cümleler kulağıma bir ok gibi girerken, yüreğime de bir kor bıraktı. ” Murat ne acı bir durum. Babam üç oğul yetiştirdi. Ama biz onu son yolculuğunda yalnız bırakıyoruz. Onu bizler değil de, eller toprağa verecek. Allah’ım sen bize sabır ver, Ya Rabbim…” dedi. İşte bazılarımızın yaşadığı gerçekler, bazılarımızın da korkuları…

Türk Edebiyatı şairlerinden Mûnis Faik Ozansoy annesi için yazdığı, sanki bu günleri anlatırcasına

“Bayram Ağıtı „şiirinin ilk dörtlüğünde şöyle seslenir…

İlk defa, bayram sabahı
Öpecek el bulamadım;
Bekledim çağrılmadı
Bir ana sesiyle adım.

Koca yürekli gazeteci-şâir Abdurrahim Karakoç’ un ;

Bayram demek takvimdeki yazı mı?
Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı?
Açıp yüreğimi, yumup gözümü
Özüne girdiğim bayramlar hani?

dizelerinde kaleme aldığı gibi bir daha böyle hüzünlü bayramların yaşanmaması dileği ile ;

Her hüzün, içinde bir nebze de olsa umut barındırır. Mübarek Ramazan Bayramı’nın, tüm dünyanın bu hüzünlü manzarasına rağmen, içimizdeki umutların yeşermesine, Korona illetinden kurtulmasına, birlik ve beraberliğine vesile olmasını diliyor, bütün İslâm âleminin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum.

Murat Pehlivan
Post Aktüel NRW Bölge Müdürü