DAHA NİCE 60’LI YILLARA

 

Hüsamettin Özkan
NAUHEIM – Türklerin Almanya’ya gelişinin 60. yılı etkinlikleri çerçevesinde birçok kurum, kuruluş ve sivil toplum kuruluşu etkinlikler düzenliyor. Düzenlenen bu etkinliklere en son Nauheim Yabancılar Meclisi’nin programı dahil oldu. Etkinliğe Nauheim Belediye Başkanı Jan Fischer, Frankfurt Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Dr. Bora Başaran, Partilerin yerel temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ve 40’a yakın davetli misafir katıldı. Frankfurt Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Dr. Bora Başaran, Nauheim Belediye Başkanı Jan Fischer, Nauheim Yabancılar Meclisi Başkanı Ceyhun Yıldırım ve STK temsilcisi Johann Siegl günün anlam ve önemini ifade eden kısa konuşmalar yaptılar. Nauheim Belediye Başkanı Jan Fischer yaptığı konuşmada: “Türklerin son 60 yılda Almanya’ya başta ekonomik, kültürel alan olmak üzere birçok alanda kazandırdıkları başarıları şükranla karşılıyorum. Alman toplumu adına sizlere teşekkür ediyorum“ dedi. Frankfurt Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Dr. Bora Başaran da yaptığı konuşmada: „Türkler, Almanya’ya geldikten sonra ağır ve zor işlerde çalışmalarına rağmen maalesef Almanlar tarafından hak ettiği itibarı görmedi. Alman ekonomisine büyük katkılar sağladıkları halde yeterince takdir görmedi. Artık geçmişin hatalarından ders almamız gerekiyor.” dedi. Nauheim Belediyesi Yabancılar Meclisi Başkanı Ceyhun Yıldırım yaptığı konuşmada: Almanya’ya ilk gelen Türklerin yaşadıkları zorluklara, çektikleri zahmete vurgu yaparak: “Almanya ile Türkiye arasında 30 Ekim 1961’de imzalanan anlaşma, milyonlarca insanın hayatını değiştirdi. Her iki taraf da bu anlaşmadan yararlandı: Almanya’nın ekonomik durumu çok iyi idi. Ancak yeterli işgücü yoktu. Türkiye’de ise birçok genç işsizdi. 1961 yılında Almanya ile yapılan işe alım anlaşması yürürlüğe girdiğinde, halkımız çeşitli ekonomik krizler atlatmış ve özellikle kırsal kesimde yoksulluk ve işsizlik ile karakterize bir dönem yaşamıştır. Anadolu’da o yıllarda „İstanbul’un taşı toprağı altın“ denilirdi. Almanya hakkında da benzer hikayeler anlatılmaya başlamıştı. Bundan dolayı birçok kişi birkaç yıllığına “Misafir işçi” olarak Almanya’ya göç etmek istediler. Böylece Türkler için „Gurbet“ kelimesi Almanya ile eşanlamlı hale geldi. Bu insanlar için Almanya refahı, aynı zamanda özlemi ve yalnızlığı da yansıtıyordu. Almanya’ya gidenlerin memleket özlemini ve umutlarını yansıtan türküler bestelendi, şiirler yazıldı. Yazar Max Frisch’in de yazdığı gibi: “Işçileri çağırdık ve insanlar geldi”. Umutları ve hayalleri olan insanlar. Sevdikleriyle birlikte olma ihtiyacıyla, çocuklarının daha iyi bir hayat sürmesini sağlamak için. Türkiye’den gelen geçici işçilerin Almanya’da kalacağını ne Almanlar ne de Türkler düşünmüştü. Aileleri Türkiye’de dönüşlerini bekliyordu. Almanca öğreneceklerinden veya Alman toplumuna entegre olmaları gerektiğini o yıllarda kimse düşünmüyordu. Misafir isçilerin belli bir süre sonra anavatanlarına geri dönmeleri gerekiyordu. Çünkü bir entegrasyon politikası yoktu. Bugün göçmenler Alman toplumunun bir parçasıdır. Göçmenler, artık araştırma enstitüsünde çalışıyorlar, Almanya’da sanatçılar ve müzisyenler, sporcular, hakimler ve savcılar, milletvekilleri ve bakanlar, doktorlar ve aşı geliştiricileridir” dedi. Konuşmalardan sonra davetlilere Almanya’ya 1960’lı yıllarda ilk gelenlerden olan Rıza Yıldırım, Ragıp Soyak ve Meryem Yıldız ile yapılan röportajın videosu izletildi. İzletilen röportajlarda ilk gelenler için dil probleminin ön plana çıktığı vurgusu dikkatlerden kaçmadı. Başarılı bir uyum için, sağlıklı bir entegrasyon için iyi bir eğitimin mutlaka şart olduğunun altı çizildi. Nauheim’da yaşayan 1960’lı 70’li yıllarda Almanya’ya gelen birinci nesil üç gurbetçiye hediyeler verildi. Hediye verilen gurbetçilerimiz: Dr. Hamit Tellioğlu, Gül ve Dr. Çuhadaroğlu, İsmail Özdemir. Hediye takdim faslından sonra davetlilere Ney dinletisi ve Türk mutfağının seçkin lezzetleri sunuldu.