En ciddi aday Türkiye

DEİK Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı Young, uluslararası üretim ağının yeniden yapılanacağını belirterek, “Bölgenin ihtiyacını bölgenin içinden tedarik etme politikasını göreceğiz ve Türkiye’nin çok büyük fırsatı var. Almanya’nın ya da Avrupa’nın şu ana kadar Çin’den tedarik ettiği veya Çin’e yaptığı yatırımlar belki kalacaktır ama ek yeni yatırımlar konusunda Türkiye, ciddi adayların bir tanesi olacak.” dedi. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)  Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı ve Bosch Türkiye ve Orta Doğu Başkanı Steven Young, video konferans yöntemiyle AA muhabirinin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının dünya ticaretine etkisi, Türkiye-Almanya ticari ilişkileri, yatırımlar ve ortak projelere ilişkin sorularını yanıtladı.

 “SALGININ DÜNYA TİCARETİNE ETKİLERİNİ DEĞERLENDİRİR MİSİNİZ?”

Steven Young: “Salgından çok sektör olumsuz etkilendi. Olumlu etkilenen sektörler de oldu. İnsanlar evlere kapandığı ve seyir halinde olamadıkları için ulaştırma sektörü ve özelde hava yolları çok ciddi etkilendi. Hava yolları şirketlerinin trafik hacimleri yüzde 80-90 oranında düştü. Geri kalanında ise kargo taşıdılar. Birçok hava yolu şirketi bu nedenle finansal sıkıntı yaşıyor. Devletler, yardım paketlerinin kayda değer bir kısmını havacılık sektörü için ayıracaklar. Buna rağmen bu sektördeki şirketler küçülecekler. Maalesef önümüzdeki 2-3 yıl arasında virüsün açısı ve tedavisi tamamen bulununcaya, tüm ekonomiler normal seyre dönünceye ve insanların güveni tekrar gelinceye kadar zaman alacaktır. Online ticaret (e-ticaret) salgın döneminden çok olumlu etkilendi. İnsanlar fiziki olarak dışarı çıkamayınca, mağazalara gidemeyince e-ticarete yöneldi. Türkiye’de milyonlarca yeni hesap açıldı, milyonlarca yeni kredi kartı başvurusu yapıldı. Türkiye, salgın döneminde çok başarılı sınav verdi. Yurt dışında süpermarketlerin raflarının boşaldığını, marketlerin önlerinde kilometrelerce kuyruklar gördük. Türkiye’de bunların hiçbirini görmedik. Çünkü altyapı çok uygundu ve insanlar da hızlı adapte oldu. Bu anlamda sıkıntıyı en az seviyeye indirecek şekilde tedarik devam etti. Sağlık sektörü gayet iyi gitti. Bütün ülkeler istisnasız az veya çok ekonomilerini desteklemek için bütçe ayırdı. Bu şekilde devam edecekler. Ülkeler ve ekonomiler tekrar açılıyor. Ama ‘salgın bitti’ diyemeyiz. Yıl sonuna kadar bu konu bizleri ve tüm ekonomileri ilgilendirmeye devam edecektir.”

 

“DİJİTAL TEKNOLOJİLERİN KNOW-HOW GELİŞTİRMESİNİ BİRLİKTE YAPACAĞIZ”

“Türkiye ve Almanya önemli ticari iki ortak. Ticaretin artırılması ve geliştirilmesi için ne gibi adımlar atılabilir?”

Steven Young: “Almanya, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı. Türkiye’de 7 bin civarında Alman menşeli ya da Almanya ile bağlantılı firmalar faaliyet gösteriyor. Almanya, Türkiye’nin en eski ticaret ortağı. Bizim ticaretin ötesinde kültürel ve tarihsel bağlarımız var. Türkiye de Almanya için çok önemli bir pazar. Yatırım ve satış anlamında… İki ülkenin ticaret hacmi 40 milyar dolara doğru gidiyor. Bu ticaret hacmini artırmak için Türkiye-Almanya İş Konseyi olarak bazı projeler başlattık. Bu dönemde fırsatlar görüyoruz. Almanya’da değerli firmalar var. Bu firmalar start up ya da faaliyetlerinin ilk 3 yılındalar. Bu firmalar, koronavirüs salgınıyla birlikte nakit akış sıkıntısına giriyorlar. Ama ellerinde iyi teknoloji ya da ürün var, müşteri portföyleri de oldukça cazip. Batmamaları gerekiyor. Bankalardan borç almak için de yeterli varlıkları yok. Bu tip şirketlerle iş ortaklığı yapılabilir, kısmen satın alınabilir ya da tamamen satın alınabilirler. Bu odaklandığımız konulardan bir tanesi. İkinci konu, Almanya’da birinci nesilden sonra ikinci nesilde bir devamlılık sorunu var. Örnek vermek gerekirse, savaştan sonra genç tekniker, şirketini kurmuş ve 40 yıl yönetmiş. 60-70 yaşına gelmiş, çocuğu yok ya da varsa da şirketi yönetmek istemiyor. Ancak şirketinin cazip ürünleri ve müşteri portföyü var. Almanya’da bu tip şirketler de var. Bu şirketler KOBİ düzeyinde… 10-50 milyon avro ciroları var. Biz DEİK olarak Almanya’daki karşı STK grubu ile KOBİ’ler üzerinde yoğunlaşıyoruz. Bu anlamda ilgili bakanlığımızla görüşüyoruz. Gerek finans gerekse sübvansyon konusunda Eximbank’ı da işin içine dahil ederek Türkiye’deki firmalar, Almanya’daki firmaların tümünü, bir kısmını veya haklarını satın alabilirler. Böylece teknoloji transferi yapılabilir. Bir anda hızlı ve yeni müşteri portföyüne ulaşılabilir. Ürün gamı güçlendirilir ve çeşitlendirilir.

Üçüncü projemiz de dijital teknoloji… Yeni teknolojiler üzerinde iş birliği… Almanya, yapay zeka için 3 milyar avro harcıyor. Çin, 150 milyar avro harcıyor. Almanya da bunun farkında. DEİK’in Almanya’daki karşı tarafı da bize diyor ki; ‘Gel, sizin genç nüfusunuz var. Yazılım ve kodlama konusunda meyillisiniz. Burada birlikte iş birliği yapalım. Endüstri 4.0, nesnelerin interneti, yapay zeka konularında.’ Tam şu anda karşı tarafla bunların hazırlığı içindeyiz. Karşı kanadımızla 3 konu üzerine mutabakat sağladık. Birinci ve ikinci maddelerde birlikte yürüyoruz. Üçüncü madde için hazırlıklar yapıyoruz. Temmuz ya da ağustos ayında karşı tarafla beyin jimnastiği ya da atölye çalışması yaparak yol haritası çizeceğiz. Almanya ve Türkiye olarak dijital teknolojilerin know-how geliştirmesini birlikte yapacağız.”

“ÇİN’DE ÜRET, BATIDA TÜKET’ MODELİ BİTTİ”

“Türkiye’ye doğrudan yatırım yapan ülkelerin başında Almanya geliyor. Piyasaların normalleşmesiyle tekrardan doğrudan yatırımları görecek miyiz?”

Steven Young: “Doğrudan yatırıma iki şekilde bakmalıyız; mevcut firmaların gelişmesi ve yeni firmaların gelmesi… Bu anlamda birincisi çok daha yüksek ihtimal. Bu firmalar, Türkiye’de Ar-Ge veya üretim yapmayı, Türkiye’den tedarik yapmayı biliyorlar. Bunların daha çabuk karar verip mevcut kapasitelerini yeni yatırımlarla artırabilme olasılıkları daha yüksek. Sıfırdan bir firmanın buraya gelmesi için öncelikle koronavirüsün etkilerini üzerinden atması gerekecek.”

“Küresel ticarette tedarik zinciri, koronavirüsle birlikte daha da önemli hale geldi. Türkiye’nin buradaki rolü ne olacak?”

Steven Young: “Türkiye’yi yeni fırsatlar bekliyor. Dünya koronavirüs krizinden bir ders çıkardı. Çin, salgın nedeniyle kasım ve aralık aylarında kapanmaya başlayınca ‘Çin’de üret, batıda tüket’ modeli bitti artık. Birçok firma, ucuz olsun diye Çin’de üretim yapıyordu. Ürünü on binlerce kilometre taşıyıp batıda kullanıyordu. Bu dönem bitti. Bunu bölgeselleştirmek lazım ya da ülke içinde yapmak lazım. Türkiye olarak Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) bölgesindeyiz. O firmalar Avrupa’nın ihtiyacını Avrupa’da üretecek. Çin’in ihtiyacını Çin’de ve Hindistan’ın ihtiyacını Hindistan’da üretecekler. Dolayısıyla uluslararası üretim ağı yeniden yapılanacak. Bölgenin ihtiyacını bölgenin içinden tedarik etme politikasını göreceğiz. Bu anlamda Türkiye’nin çok büyük fırsatı var. Almanya’nın ya da Avrupa’nın şu ana kadar Çin’den tedarik ettiği veya Çin’e yaptığı yatırımlar belki kalacaktır ama ek yeni yatırımlar konusunda, kuvvetle hissediyorum ve sinyallerini de alıyoruz, Türkiye, ciddi adayların bir tanesi olacak. Bu bahsettiğim politika değişimi yüzünden… Türkiye’nin lojistik avantajları da yeni yatırımlar konusunda önemli bir faktör olacaktır.”

“ÜÇÜNCÜ ÜLKELERDE İNŞAAT SEKTÖRÜNÜ BÜYÜK POTANSİYEL OLARAK GÖRDÜK”

 “İki ülkeyi de çok iyi bilen iş insanısınız. Hükümetlerden yeni dönemde beklentileriniz nelerdir?”

Steven Young: “Ortak Ekonomik ve Ticaret Komitesi (Joint Economic Trade Committee-JETCO) anlaşmasını Ekim 2018’de ilk defa Almanya ile karşılıklı imzaladık. Almanya ve Türkiye arasında iş dünyasındaki iş birliğinin zeminini oluşturan bir anlaşmadır. Burada teknoloji, tedarik ve iş birliği konularına eğiliyoruz. Son toplantıdan bir örnek vermek istiyorum. DEİK olarak ‘Türk firmalarını Alman firmaları ile eşleştirirsek ve bunlar birlikte üçüncü ülkelerde birbirlerinin güçlerini tamamlayarak büyük bir güç olarak piyasaya çıkarlarsa çok büyük bir sinerji yakalayabiliriz.’ dedik. İnşaat sektörünü büyük potansiyel olarak gördük. Hem Orta Doğu hem de Afrika iş yapma açısından zor bölgeler. Ama oralarda iş var. Almanlar tek başlarına oralara gitmiyor. Ama Almanlarda o işi yapacak teknoloji ve finans gücü var. Türkiye’de de o işi yapacak şirketler, saha yönetimi, proje yönetimi ve yerel insanlarla olayı düzenleyebilme becerisi var. Dolayısıyla karşı kanadımızla mutabık kaldık. Bu bölgelerde Türk ve Alman şirketleri ile tamamlayıcı iş modelleri kapsamında iş birliği yapmak istiyoruz. Özel sektör olarak burada büyük bir potansiyel görüyoruz. Her iki ülkenin kendi firmalarını motive etmeleri gerekiyor. Bu şirketleri DEİK ve Alman karşı tarafımız zemininde bir araya getirip altyapı, üstyapı ve milyar dolarlık projelerde ve gerekirse AB fonlarından da faydalanarak yola çıkarmamız gerekiyor. Bu konu gündemimizde. İş insanları olarak bütün ihtiyaçlarımızı ilgili bakanlara vakitlice iletiyoruz. Son olarak 4-5 hafta önce bakanlarla yaptığımız toplantıda firma satın alma konularını zikrettim. Orada hızlı gitmemiz gerekiyor. Türk hükümeti Türk firmalarını sübvanse edecek ya da finansal destek verecekse, Almanya’da kayyumdan bir şirket alacaksanız 3 aylık yasal süreç var. Bu çok uzun süre değil. Bu konuyu ilgililerle paylaştım ve gayet makul buldular. Bu çerçevede içeride çalışmalar yapıyorlar. DEİK olarak köprü görevi görüyoruz. İş dünyası olarak holistik bir görüşe sahibiz.”

“(ŞEHİR HASTANELERİ) BÜYÜK BİR ÖNGÖRÜ VAR”

“Türkiye, koronavirüs salgını sürecinde sağlık anlamında önemli bir sınav verdi. Bu durum yabancı yatırımcılar açısından yeni hikayelerin başlangıcı olabilir mi?”

Steven Young: “Burada bir öngörü var. (Şehir hastaneleri) Bu hastaneler birçok maksat için yapıldı. Bir tanesi de sağlık turizmine hizmet etmek için yapıldı. Dünyanın her tarafından operasyon için Türkiye tercih ediliyor. Doktorlarımız ve bilgi altyapımız gayet tecrübeli ve güçlü. Bina ve teçhizat imkanlarımız gayet güçlü. Şehir hastaneleri de tam zamanında yetişti. Bizim bu konuyu minimum kayıpla atlatmamız ve hızlı bir şekilde kontrol altına almamızın altında da bu yatıyor. Yurt dışındaki ülkelerin eskimiş, geleneksel hastaneleri pandemi konusunda yetersiz kaldı.

Türkiye ve Almanya, Osmanlı’dan gelen geleneksel ve çok değerli bir ilişkiye sahip. Burada 100 yıldan fazla süredir faaliyet gösteren ve Türkiye’yi benimsemiş Alman firmalarımız var. Biz bunlara yeni şirketler katacağız, yeni sektörler açacağız. Almanya da bu konuda motivedir. Arada bir sıkıntı yaşanıyor görünse de bu gayet doğaldır. Önemli olan bu dönem içinde kırıp dökmemektir. Önümüzdeki Kovid-19 sonrası dönem çok büyük fırsatlar vadediyor. Tahmin ediyorum, önümüzdeki 3 yıl içerisinde, Türkiye ve Almanya arasındaki tutturduğumuz hem iş hem de siyaset dünyasındaki direkt iletişim sayesinde oldukça güzel yatırımlar ve gelişmeler olacak.”