Savaş nasıl başlar nasıl bitmez?

Sevgili okuyucularım,
sizinle bu sayımızda Rusya-Ukrayna savaşından esinlenerek tarihte bir yolculuk yapmak istedim. Tarih kitaplarına baktığımızda, 29. Ekim 1914 tarihinde bu kısa not bulunur: Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girer. Bu güne kadar esrarengiz olan ve birçok tartışmaya yol açan bu olaylar Amiral Wilhelm Souchon komutasında olan iki Alman savaş gemisinin Akdeniz’e gönderilmesiyle başlar.
– 28. Temmuz 1914, Avusturya-Macaristan kraliyeti, Sırbistan’a savaş ilan eder (Sarajevo suikastı).
– 28. Temmuz 1914, Almanlar, Berlin’de II. Wilhelmin Sarayı önünde savaşa karşı gösteri yapar.
– 31. Temmuz 1914, II. Wilhelm Berlin’deki Sarayı’nın balkonundan Alman halkına: “Kılıcı elimize verdiler” diye halka hitap eder… (kısaltıldı)
– 1 Ağustos 1914, II. Wilhelm Berlin’de Sarayının Balkonundan Alman halkına tekrar: “Iyi Alman kılıcımız bu ağır savaştan zaferle çıkacaktır” diye konuşur… (kısaltıldı)
– 1 Ağustos 1914, Almanya, Rus kraliyetine savaş ilan eder.
– 1 Ağustos 1914, II. Wilhelm orduya seferberlik emri verir.
– 1 Ağustos 1914, İngiliz Akdeniz filosu, 25 savaş gemisiyle, SMS Goeben ve SMS Breslau’un takibine başlar. Fransızlar, Cebelitarık (Atlantik çıkışını) kapatır.
– 3 Ağustos 1914, Almanya, Fransa’yla savaşa girer.
– 4 Ağustos 1914, sabahı amiral Souchon, Alman komutanlarından “3. Ağustos itibariyle “İttihat ve Terakki” ile ittifakı kurduk… Derhal İstanbul’a ilerle” emrini alır. İstanbul’a yol almadan önce, Amiral Souchon Cezayir limanlarına [o zaman Fransız sömürgesi] hücum eder. Rus bayrağı ile limanlara yaklaşır ateş menziline gelince Alman Kraliyet bayrağını çeker. Amacı, Fransa’nın 19. Ordusunu Afrika’dan Fransa’ya geçmesini geciktirmek.
– 10 Ağustos 1914, SMS Goeben ve SMS Breslau Çanakkale önüne varır. Enver Paşa gemilere geçme müsadesi verir.
– 10 Ağustos 1914, akşama doğru İngiliz Akdeniz filosu Çanakkale önüne varır ve geçme müsaadesi ister. Osmanlı Hükümeti izin vermez ve Şaşkın kalan İngiliz amiraline: “Burada Alman gemisi yoktur”, “Sade Osmanlı muhribi ‘Yavuz Sultan Selim’ ve ‘Midilli’ hafif kruvazörü beklemektedir” cevabını verir. Böylece SMS Goeben’den Osmanlı Yavuz Sultan Selim ve SMS Breslau’dan Osmanlı Midilli olur.
İngiliz Akdeniz filosu, Yunanistan açıklarında beklemek zorunda kalırken, Alman gemileri birkaç saat içinde ‘Osmanlı gemisi’ olur. Fakat önceden İstanbul’un politik ortalığını epeyce karıştırdılar. İstanbul’daki Alman büyükelçisi Hans von Wangenheim, Osmanlı Sadrazamı Said Halim Paşaya “Gemilerimize Çanakkale’den geçme müsaadesi vermezseniz, Ruslar İstanbul’a saldığında, biz karışmayız ve Türklere destek vermeyiz” haberini yollar.
– 12 Ağustos 1914, SMS Goeben ve SMS Breslau Osmanlı bahriyesine katılır.
– 16 Ağustos 1914, Osmanlı hükümeti iki ‘hasar görmüş’ gemi satın aldığını bildirir ve gemiler para vermeden, Osmanlı bahriyesie geçer. Ertesi sabah gemilere ay yıldız sancağı çekilir ve tüm mürettebatı Alman kalmasına rağmen, Alman bahriyelilerin kafalarına ‘fes’ takarak, Alman bahriyeliler Osmanlı bahriyelisi olur. Enver Paşa, Amiral Souchonu Osmanlı donanma komutanlığına terfi eder.
– 29 Ağustos 1914, Almanya’dan 521 bahriye subayı İstanbul’a gelir ve daha önce İngilizlerin yaptığı görevleri üstlenir. Aradan geçen haftalar içinde Amiral Souchon, kararsız olan İstanbul’daki Osmanlı şahsiyetlerini, Rus kraliyetine karşı faaliyet göstermeleri için yönlendirmeye çalışır. Ruslar savaşı kazanırlarsa İstanbul’un ve Boğazların elden gideceğini öne sürer. Enver ve Talat Paşa Amiral Souchon inanmasına rağmen, Osmanlı Hükümeti bu kararı vermez. Bunun üzerine, acelesi olan Amiral Souchon, kendi başına karar verir. (Bu konu halen tartışmalara sebep olmakta).
– 27 Eylül 1914, Amiral Souchon, Türk boğazlarını Rus ve yabancı gemilere kapatır (Rus Karadeniz filosunun, Istanbul ve Çanakkale boğazlarından geçebilmesi, Ruslara rahatça Ege, Akdeniz ve Atlantik’de çarpışma imkânı vermek ve Almanya’nın ikmal yollarının tamamen kesilmesi demekti).
– 27 Ekim 1914, Osmanlı hükümetinden habersiz olarak, Osmanlı filosu, Yavuz Sultan Selim, Midilli ve 7 diğer gemiyle Karadeniz sularına açılır. Amiral Souchon gemilere: “Türkiye’yi korumak için, elinizden geleni yapın” emrini verir. Souchon Berline: “Tatbikat yapıyorum, fırsat olursa hücuma geçeceğim” telgrafını yollar.
– 29 Ekim 1914, Amiral Souchon Osmanlı filosuyla, Rus kraliyetine savaş ilan edilmeden, Noworossijsk, Odessa ve Sewastopol şehirlerini ateş altına alır. Esas hedef olan Rus filosunu bulamaz.
– 2 Kasım 1914, Rus kraliyeti Osmanlı Devletine savaş ilân eder. Böylece Osmanlı Hükümeti, anında kendisini “Merkezi Güçler” arasında 1. Dünya savaşında bularak, harbe girmek zorunda kalır.
– 4 Kasım 1914, İngiltere ve Fransa Osmanlı Devletine savaş ilan eder.
– 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesini imzalar, Türkiye için Cihan savaşı biter. Osmanlı devleti, galip çıkan Ülkeler tarafından parçalanır. İster istemez1919’da Kurtuluş savaşına döner ve bu savaş 1922’ye kadar sürer.
Damad İsmail Enver Paşa, genç, dinamik ve azimli bir insandı. Enver Paşanın saygıdeğer hedefi, o zamanın Osmanlı Devletini tekrar şanlı ve eski gücüne kavuşturmaktı. Ama o zamanın Osmanlı Hükümeti her konuda çökmüş hortlak bir ülke halindeydi. Herhalde hayallerinden dolayı bunu göremedi. Böyle büyük planları gerçekleştirebilmek için, Enver Paşa, ne yeteri stratejik, diplomatik ve askeri bilgiye sahip değildi.
Amiral Souchon, eski Alman neslinden, kralına vefalı ve sadık bir subaydı. Amiral Souchon’nun saygıdeğer hedefi, Alman kraliyetinin doğu cephesini Rus ordusundan korumaktı. Bunu yapabilmek için, Türklerin, Almanya’nın yanında işe karışması mecburiydi. Almanların sanayileri ve savaş için gereken Petrol ihtiyacı, tek olarak Türkiye üzerinden, demir yoluyla nakli mecburiydi. Denizler Ingiliz filosunun hükmü altındaydı.
Alman kıralı II. Wilhelm, kişiliği zayıf, duygusal ve küstah olan, yersiz laf eden bir insandı.
Bu tabiatıyla Almanya’yı gereksiz, sebepsiz ve kazanılması imkânsız bir savaşa soktu.
Atalarımız “Kurunun yanında, yaşta yanar derdi”. Böylece Osmanlı Devletinden kalanlar da yandı, kül oldu.
108 yıl önce başlayan bu savaşın tesirleri, bize bu güne kadar sonsuz zorluklar doğurur.
1. Cihan savaşından sonra Winston Churchill (O zaman İngiliz kraliyetinin Deniz Kuvvetleri Bakanı ve Çanakkale savaşının sorumlusu) Yavuz’un hikâyesi hakkında: “Doğu halklarına her gemiden daha çok talihsizlik, sefalet ve yıkım getirdi” diye yazmıştı.
1.600.000 askerimizden, 325.000 askerimiz ailelerine dönemez. Dünyaca 17 Milyon insan ölür (rakamlar tam belli değil).
Bu konuda tarihçilerin tartıştığı Enver Paşa’nın Amiral Souchon’a verildiği 22 Ekim 1914 tarihli emir: “Osmanlı donanması Karadeniz’de deniz hâkimiyetini kazanacaktır. Rus-Karadeniz-filosunu arayarak nerede bulursanız savaş ilan etmeden ona saldırın”. Bu emir geçekse, çok saf bir düşünceye dayanan bir emirdir. Ama o zamanın Osmanlı İmparatorluğu tek başına, sonsuz problemlerle uğraşmaktaydı.
1914 de Rus Karadeniz filosu, Osmanlı donanmasından kat, kat daha büyük ve üstündü. Rus Bahriyesi: 6 adet eski tip Savaş muhribi, 4 adet ağır muhribi, 17 adet hızlı muhrip ve 12 adet denizaltıdan oluşuyordu. Yine de İstanbul’u topa tutmadılar. Herhalde İstanbul’da bu tehlikeyi stratejik düşünecek kimse yoktu ve “yardım” edebilecek herkes de makbule geçerdi. İstanbul’u Allah korudu diyebiliriz.
Tarihten öğrenilmesi gereken tek şey: “Devletlerin dostları olmaz” – “Ancak devletlerin çıkarları olur”.
Biri kazanır, biri kaybeder ve bazen de kurunun yanında, yaşta yanar.
Evet, kısaca bir tarihte gezindikten sonra kendi bahriyeli dönemimden kısaca bahsedeyim sizlere.
Ben, General Kenan Evren’in, 12 Eylül 1980’den sonra görev başına geçen ilk Kasım dönemi Bahriyeli askerlerindenim. Denizci olarak İskenderun, Gölcük ve Ankara’da askerliğimi yaptım ve size denizlerimizin acı diline biraz yer verdim. Bazı fikir akıllı gibi gözükse bile, inanmayın.
Akıl kullanılmadığı takdirde, bazı fikir sabun köpüğü gibi söner ve kaybolur.
Hepinize sağlıklar ve mutluluklar dilerim.

 

Tamer Tezulaş